Çocuk Hakları İçin “Eldeki Kaynakların Olabildiğince Geniş Tutulması”
Sözleşmeler hazırlanırken, kabul edilmesini kolaylaştırmak için konulan “mümkün olduğunca”, “olanaklar elverdiği ölçüde”, “olabildiğince” gibi ifadeler, sözleşmelerin uygulanması aşamasında hakların korunmasının en önemli engellerinden biri haline geliyor; özellikle ekonomik ve sosyal haklar bakımından. “Eldeki kaynaklar bu kadar” mazereti, özellikle kriz dönemlerinde hak ihlali teşkil eden her tür muamelenin gerekçesi olabiliyor.
BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nin (ÇHS) 4. maddesi de bu türden bir düzenleme içeriyor: “Taraf Devletler, bu Sözleşme’de tanınan hakların uygulanması amacıyla gereken her türlü yasal, idari ve diğer önlemleri alırlar. Ekonomik, sosyal ve kültürel haklara ilişkin olarak, Taraf Devletler eldeki kaynaklarını olabildiğince geniş tutarak, gerekirse uluslararası işbirliği çerçevesinde bu tür önlemler alırlar.” Bu düzenleme ile, devletlere verilen “eldeki kaynakların geniş tutulması” yükümlülüğü, “olabildiğince” diyerek yumuşatılmış.
Aynı alanı düzenleyen bir diğer hüküm BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 10. maddesinde yer alır: “1. Toplumun doğal ve temel bir birimi olan aileye, özellikle kuruluşu sırasında ve bakmakla yükümlü oldukları çocukların bakım ve eğitim sorumluğu devam ettiği dönemde, mümkün olan en geniş ölçüde koruma ve yardım sağlanır.” Burada da “en geniş ölçüde koruma ve yardım sağlama” yükümlülüğü, “mümkün olduğunca” denilerek esnetilmeye çalışılmış.
Böyle olunca acaba “olabildiğince”, “mümkün olduğunca” gibi kurala getirilen şerhler, yükümlülüğü ne kadar azaltıyor sorusu ile karşı karşıya kalınıyor. Bu sorunun cevaplanması amacıyla BM Çocuk Hakları Komitesi’nin iki genel yorumu var:
BM Çocuk Hakları Komitesi’nin 5 numaralı genel yorumu, 4. maddeden hareketle ÇHS’nin uygulama ilkelerini belirlemek için hazırlanmış ve bu kapsamda “eldeki kaynakların olabildiğince geniş tutulması” ilkesini de yorumluyor. Kaynak denince ekonomik değer ifade eden, insan, para ve kurum kapasitesinin hepsinin anlaşılması gerekiyor. Genel Yorum 5, devletlerin “eldeki kaynakları azami ölçülerde kullanma” yükümlülüklerinin kaynakların az ve yetersiz olduğu durumda da devam ettiğinin altını çizer ve bu durumda uluslararası işbirliğinin talep edilmesini önerir. Buna paralel olarak da devletlerin kaynakları azami ölçüde kullanma yükümlülüğünün, uluslararası işbirliği yoluyla küresel uygulamaya katkıda bulunmayı da içerdiğini söyler. Bir başka deyişle devletlerin bu yükümlülüğü kendi egemenlik alanlarında yerine getirmeleri yetmez, kaynakları yetersiz ülkelerle işbirliği yapmaları da gerekir.
Devletlerin, çocuk haklarını hayata geçirebilmeleri için kamu bütçesinin düzenlenmesine ilişkin öneriler ise 19 numaralı genel yorum ile düzenlenmiştir. Burada da sorunun her zaman ülkelerin kaynaklarının az olmasından kaynaklanmadığını, bunun aynı zamanda bir verimlilik, planlama, şeffaflık gibi bütçe sorunları ile ilgili olduğuna dikkat çekilerek, çocuğa özgü bütçenin net, ayrı, yeterli ve izlenebilir olması önerilmektedir.
Ayrıca Innocenti tarafından, az gelirli ülkeler, kriz durumları gibi durumlara veya farklı ülkelere ya da Latin Amerika ve Asya gibi bölgelere özgü hazırlanmış rehberler de bulunmaktadır.
Bütün bu tekrarlayan çabaların amacı, kaynak yetersizliğinin devletler için çocuk haklarını hayata geçirme yükümlülüğünü yerine getirmemenin mazereti olmamasını sağlamaktır. Ancak Komite’nin Letonya, Çek Cumhuriyeti gibi ülkeler ile ilgili sonuç gözlemlerindeki aşağıdaki tespit, sorunun ulus devletlerin sorumluluğu ile sınırlı görülemeyeceğinin de kabul edildiğini göstermektedir: “Komite belirtmek ister ki, en başta piyasa ekonomisine geçişten kaynaklanan artan işsizlik ve yoksulluk gibi ekonomik ve sosyal sorunlar çocukların durumunu olumsuz biçimde etkilemiş, ayrıca Sözleşme’nin tam uygulanmasını da engellemiştir ve halen de engellemektedir.” Komitenin bu sonuç gözlemlerine Uygulama El Kitabı‘nda 4. maddeye ayrılan bölümden erişilebilir.
Komite’nin de işaret ettiği piyasa ekonomisinin küreselleşmesi ile çocuk haklarının hayata geçirilmesinde uluslararası işbirliği daha büyük bir önem ifade eder hale gelmiştir.
2015 yılında Addis Ababa’da gerçekleştirilen Kalkınma İçin Finansman Konferansı çocuk haklarını da kapsayan uluslararası taahhütler içerir. Bu konferansta ülkeler, her yerde her türlü haliyle yoksulluğu sona erdirmek için yeni bir sosyal sözleşme yapmayı taahhüt ederler. Buna çocuklar için mali açıdan sürdürülebilir ve uygun sosyal koruma sağlanması da dahildir.
Aynı yıl BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi çerçevesinde kabul edilen Dünyamızı Değiştirmek: Sürdürülebilir Kalkınma 2030 Ajandası‘nda da, aynı taahhüt tekrar ediliyor: Çocuklarına yatırım yapan ve her çocuğun şiddet ve sömürüye maruz kalmadan büyüdüğü bir dünya.