Çevrimiçi Çocuk Güvenliği: Düzenlemeler ve Uygulamalar
Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen “elektronik iletişim sektöründe kişisel verilerin işlenmesi ve mahremiyetin korunması ile ilgili direktif” 21.12.2020 tarihinde yürürlüğe girdi. İlk olarak 2002 yılında kabul edilen belge üzerinde şu ana kadar birçok çalışma yürütülmüş bulunmakta. Direktif, elektronik iletişim ağlarının ve elektronik haberleşme hizmetlerini içeriyor. Bu düzenlemenin rekabeti güçlendirmeyi, yatırımı teşvik etmeyi ve tüketicilerin seçme özgürlüğünü koruyarak, yenilikçi ve kaliteli hizmetlerden düşük ücretle yararlanmalarını teşvik etmeyi amaçladığı söyleniyor. Direktif’in anlamı ve etkili kullanımı için ilgili kuruluşlar hakkında bilgiyi de içeren kapsamlı bir rehber de hazırlanmış bulunmakta. Ancak, yetişkinler için uygun olan her şeyin çocuklar için uygun olmayabileceğini göstermesi açısından, Direktif ile ilgili ilginç bir tartışma sürmekte Avrupa Birliği ülkelerinde.

Uluslararası Kayıp ve İstismara Uğramış Çocuklar Merkezi (NCMEC), Direktif’in çocuk güvenliği açısından tehlike yaratacağını ileri sürerek, Direktif’e sosyal medya platformlarının çocuk istismarı teşkil eden yayınları tespit etmesini ve önlemesini sağlayan uygulamalar ile ilgili bir istisna getirilmesini talep etmekte.

Buna karşın, Avrupa Komisyonu Sivil Özgürlükler Komitesi ise, çevrimiçi çocuk cinsel istismarını tespit etmek ve ortadan kaldırmak için kullanılan araçların taşıdığı risklere dikkat çekerek, insanların temel haklarına saygı gösterilmesini sağlamak için güvenlik önlemleri alınmasını istemekte.
Avrupa Komisyonu, 10.09.2020 tarihli Direktif’e geçici bir istisna getirilmesi için bir teklif hazırladıysa da teklifin Direktif’in yürürlüğe girmesinden önce onaylanması mümkün olamadı. Teklif halen de birinci okumada beklemektedir. Bu arada European Data Protection Supervisor, Kasım 2020’de öngörülen geçici istisna ile ilgili Avrupa Komisyonu’na bir görüş sunmuş bulunmakta. Komisyon, Şubat 2021’de geçici öneri ile ilgili bir etki değerlendirmesi raporu da yayınladı.
NCMEC ise üzerine geçen sürenin tehlikeli olduğunu bildirmeye devam ediyor ve Direktif’in 21 Aralık’ta yürürlüğe girmesini izleyen birkaç hafta içinde Avrupa Birliği üyesi ülkelerde sosyal medya mecraları üzerinden çocuk istismarı ile ilgili bildirimlerde %51 oranında bir azalma olduğunu iddia ediyor.

NCMEC, bu alandaki savunu çalışmalarını, sosyal medyada çocuk istismarı bildirimlerini almak üzere geliştirdiği uygulama sayesinde elde ettiği veriler ile destekliyor. Son rapora göre, Türkiye’den 2019 yılında 222.881, 2020 yılında 225.126; Dünya genelinde ise 2019 yılında 16.987.361, 2020 yılında ise 21.751.085 bildirim yapılmış. Aşağıdaki haritada mavi olanlar 1.000’den az bildirimin olduğu ülkeleri göstermekte. Açık sarıdan itibaren kırmızıya doğru giden renk skalası bildirim sayılarındaki artışa işaret ediyor. Türkiye’nin de içinde olduğu en yüksek bildirimin yapıldığı ikinci grup ülkeler 50.000 – 1.000.000 bildirim aralığını işaret ediyor.

NCMEC raporuna göre, çocuk istismarı ile ilgili paylaşımlar sebebiyle en yüksek bildirim yapılan mecralardan biri olan Facebook güvenlik bölümü yöneticisi Antigone Devis, istismar teşkil eden içerikleri saptamak için yeni araçlar eklediklerini “Uygulamalarımızın çocuklara zarar vermek için kullanılması iğrenç ve kabul edilemez.” diyerek duyurmuş. Geliştirilen yeni aracın, sadece fotoğraf değil içerik ve yönlendirmeleri de tespit etmeye yarayacağı ve çocuk istismarıyla ilişkili terimlerle yapılan aramalara, bu tür aramaların yasal sonuçları konusunda uyarı veren ve insanlara davranış değişikliği için yardım almalarını öneren cevaplar vereceği ileri sürülmekte. NCMEC, Facebook dahil sosyal medya mecralarının kullandığı araçları da sitesinde tanıtmakta.
NCMEC, İsviçre polisinin dijital istismar ile ilgili yayınladığı verilerin de doğru olmadığını iddia ediyor. İsviçre polisinin “Bize geçen yıl 9000 bildirim geldi. Bunların %10’da azı suç tekil eder nitelikteydi” şeklindeki açıklamasının gerçeği yansıtmadığını, kendilerine yapılan bildirimleri incelediklerinde bildirime konu edilen görüntü vb. materyallerin %63’ünün açıkça çocuk cinsel istismarı materyali olduğunu, bunun dışındakilerin de istismar ile ilgili olma riskinin yüksek olduğunu ileri sürmekte.
Sayılar, yöntemler ve çalışmalar gösteriyor ki, dijital risklere karşı çocukların korunması konusunda ailelerin bilgi sahibi olması elbette gerekli ancak yeterli değil. Ailelerin bu konular da bilgilendirilmesi de dahil olmak üzere, dijital istismarı tespit etmek için veri toplama, internette istismar teşkil eden içeriği tespit etme yöntemleri geliştirmeye de ihtiyaç var. Ancak hepsinden önemlisi, bu hizmetlerin örgütlenebilmesi için gelişmeleri izleyecek ve politika geliştirilmesi için veriye dayalı savunu yapacak NCMEC gibi kuruluşlara ihtiyaç bulunmakta.